Başbakanlık Kaldırıldı mı? Antropolojik Bir Bakış
Bir antropolog olarak her kültürde, her dönemde insanların toplumsal düzeni nasıl kurduklarına, gücü nasıl temsil ettiklerine ve bu gücün etrafında nasıl semboller yarattıklarına merakla bakarım. Güç, yalnızca bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bir ritüeldir. Bu ritüelin adı bazen “kral”, bazen “reis”, bazen “başbakan” olur. Peki, Türkiye’de “başbakanlık” kavramının ortadan kalkışı sadece siyasi bir değişim midir, yoksa daha derin bir toplumsal dönüşümün işareti midir?
Başbakanlığın Kaldırılması: Tarihsel Arka Plan
2017 yılında kabul edilen anayasa değişikliğiyle Türkiye’de parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmiştir. Bu geçişle birlikte Başbakanlık kurumu 2018 yılında resmi olarak kaldırılmıştır. Yani, artık yürütme yetkisi tamamen cumhurbaşkanında toplanmış; başbakanlık, bir dönemin sembolü olarak tarihe karışmıştır.
Ancak antropolojik açıdan bakıldığında bu değişim yalnızca hukuki bir yenilik değil, aynı zamanda bir sembol değişimidir. Bir toplumun yönetsel yapısı, o toplumun kimliğini, iktidar anlayışını ve topluluk ritüellerini de dönüştürür. Türkiye’de başbakanlık makamının kalkışı, “temsil” biçiminin yeniden tanımlanması anlamına gelir.
Antropolojik Perspektiften Güç ve Sembol
Her kültürde iktidar, sembollerle çevrilidir. Krallarda taç, kabilelerde totem, modern devletlerde ise ofisler ve unvanlar bu sembollerin görünür yüzüdür. Başbakanlık da Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde bir semboldü: halkın seçtiği meclis aracılığıyla temsil edilen yürütme gücünün simgesi.
Bu makam, parlamenter ritüellerin —meclis görüşmeleri, güvenoyları, grup toplantıları— merkezinde yer alırdı. Antropolojik olarak bunlar sadece siyasi eylemler değil, bir toplumun meşruiyet ritüelleridir. Her yasa tasarısı, her bütçe görüşmesi, toplumun kendi düzenini yeniden üretme biçimiydi.
Başbakanlık kaldırıldığında, bu ritüellerin biçimi de değişti. Artık gücün sembolik merkezi “meclis kürsüsü”nden “cumhurbaşkanlığı külliyesi”ne taşınmıştır. Bu, kültürel bir yeniden konumlanmadır — tıpkı bir topluluğun yeni bir tapınak inşa etmesi gibi.
Topluluk Yapısı ve Kimlik Dönüşümü
Antropologlar toplulukları incelerken, liderlik biçimlerini topluluğun iç yapısıyla birlikte ele alır. Türkiye’de başbakanlık, uzun yıllar boyunca kolektif temsilin kurumsal biçimi olarak algılanmıştır. Başbakan, meclis çoğunluğunun sesi ve parlamentonun iradesi olarak görülürdü. Bu, toplumsal yapının “ortak akıl” üzerinden şekillenmesinin bir yansımasıydı.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte liderlik biçimi, merkeziyetçi bir modele evrilmiştir. Bu durum, toplumsal kimliğin ve politik aidiyetin yeniden tanımlanmasına yol açmıştır. Artık halkın gözünde “lider” kavramı meclisten değil, doğrudan halkın kendisinden onay alan, tek figürde temsil edilen bir güç odağıyla özdeşleşmiştir.
Bu, sadece Türkiye’ye özgü bir durum değildir. Antropolojik açıdan benzer dönüşümler Latin Amerika’dan Asya’ya birçok kültürde gözlemlenmiştir. Gücün kişiselleştiği bu yapılar, genellikle “karizmatik otorite” kavramı üzerinden açıklanır. Max Weber’in tanımıyla, karizmatik liderlik, geleneksel ya da yasal dayanaklardan ziyade halkın duygusal bağlılığına dayanır. Türkiye’de de başbakanlık makamının kaldırılması, bu karizmatik dönüşümün somutlaşmış halidir.
Ritüellerin Evrimi: Parlamentodan Saraya
Ritüellerin yer değiştirmesi, toplumun sembolik düzenini değiştirir. Eskiden hükümetin kurulması, mecliste yapılan uzun oturumlarla, parti içi istişarelerle şekillenirken, artık yürütme kararları “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” formatında ilan edilmektedir. Bu değişim, gücün görünür formunu olduğu kadar, toplumsal katılımın ritmini de dönüştürmüştür.
Artık vatandaşlar, meclis tartışmalarından çok, Cumhurbaşkanlığı basın açıklamalarını takip eder hale gelmiştir. Bu da katılım biçimlerinin daha sembolik, daha izleyici temelli hale geldiğini gösterir. Antropolojik açıdan bu, “seyirci toplumu” kavramına yaklaşır — yani bireyler aktif katılımcıdan çok, izleyen konuma geçer.
Kültürel Bir Okuma: Başbakanlığın Yokluğu, Yeni Bir Dönemin Ritüeli
Başbakanlık makamının kaldırılması, bir kurumsal boşluk değil, yeni bir kültürel düzenin doğuşudur. Toplumsal hafıza bu tür değişimleri ritüellerle, anlatılarla ve sembollerle taşır. Bugün “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” yalnızca bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda yeni bir kimlik formudur: daha kişisel, daha merkezî ve daha bütüncül bir temsil anlayışı.
Bir antropolog olarak bu dönüşümü izlerken şunu fark ediyorum: Toplumlar, ritüellerini değiştirdikçe kendilerini de yeniden tanımlarlar. Başbakanlık artık yok; ama onun yerini alan sistem, başka bir anlam dünyası yaratıyor. Bu anlam dünyası, geçmişin kolektif meclis kültüründen bugünün tekil liderlik kültürüne doğru evrilmiş durumda.
#antropoloji #başbakanlık #kültür #toplum #türkiye #siyaset #ritüel #kimlik