Kamikaze Kaç Kişilik? — Bir Uçağın İçindeki Sessizlik
Bu hikâyeyi yazmak istedim çünkü bazen bir kavramın arkasındaki insanları unutuyoruz. “Kamikaze kaç kişilik?” sorusu kulağa teknik bir soru gibi geliyor, ama aslında içinde bir duygunun, bir kararın, bir vedanın yankısı var. O yüzden bugün size bir sayı değil, bir hikâye anlatmak istiyorum. Bir kadının kalbinden, bir erkeğin aklından ve ikisinin arasında sıkışmış bir kaderden.
Bir Gökyüzü, İki Kalp
1945’in sabahlarından biri…
Uzak bir hava üssünde rüzgâr, metalin üzerini yalıyor. Gökyüzü pürüzsüz, ama insanların içinde fırtına var.
Katsuo, genç bir pilot. Disiplinli, kararlı, sessiz. Her hareketinde matematiksel bir kesinlik. Onun için görev, duygulardan önce gelir.
Aya ise üs yakınındaki bir köyde hemşirelik yapan genç bir kadın. Onun için her karar, bir yüzle ilgilidir; her ölüm, bir hikâyenin sonudur.
O sabah, Aya sessizce Katsuo’ya bir mendil uzattı. Üzerinde küçük bir kiraz çiçeği işlenmişti. “Sana uğur getirsin,” dedi.
Katsuo gülümsedi, ama gülümsemesi sanki bir veda gibiydi.
Aya sordu: “Uçak kaç kişilik?”
Katsuo cevapladı: “Tek kişilik.”
Aya’nın gözleri doldu. “Ama neden tek?”
Katsuo sessiz kaldı. Çünkü bazen soruların cevabı, kalbin kaldıramayacağı kadar ağır olur.
Bir Uçak, Bir Dünya
“Kamikaze kaç kişilik?” sorusunun cevabı teknik olarak “bir”dir.
Ama aslında o uçakta birden fazla hayat vardır:
Pilotun ailesi, sevdiği kadın, çocukken kurduğu hayaller, korkuları, duaları, pişmanlıkları…
Yani bir kamikaze uçağı asla tek kişilik değildir.
O kokpitte bir milletin yükü, bir ideolojinin sesi, bir annenin kalbi, bir sevgilinin gözyaşı vardır.
Erkek Aklı ve Kadın Kalbi
Katsuo, görevini “çözüm” olarak görüyordu. Onun aklında strateji vardı: savaş bitecekti, ulusu kurtulacaktı, görev tamamlanacaktı.
Aya ise, o çözümün insan tarafını görüyordu. Onun kalbinde empati vardı: savaş bitse bile, kim kazanacaktı?
Bu fark, insanlığın en eski ayrımıydı: akılla kalp arasında sıkışan hakikat.
Bir yanda erkeklerin “nasıl yapılır?” sorusu, diğer yanda kadınların “neden yapılır?” sorusu.
Ve belki de tarih, bu iki sorunun arasına sıkışmış bir yankıdır.
Uçuşun Sessizliği
Katsuo uçağa bindiğinde Aya hala pistin kenarındaydı. Rüzgâr, kiraz çiçeklerini savuruyordu.
Motor çalıştı, gürültü yükseldi, ama içlerinde tarifsiz bir sessizlik vardı.
Aya elini kaldırdı, bir şey söylemek istedi ama sözcük bulamadı.
Katsuo’nun dudakları kıpırdadı: “Bu uçak bir kişilik değil, bir sözlük. Ve ben, o sözlerin son harfiyim.”
Aya o an anladı: Kamikaze, bir sayı değil; bir duygunun yanlış tanımıydı.
Gerçek Cevap
Teknik olarak kamikaze uçakları genellikle tek kişilikti.
Ama duygusal olarak?
Belki de milyon kişilikti. Çünkü her pilot, arkasında binlerce kalp bırakırdı.
Her biri bir annenin duasını, bir sevgilinin umudunu, bir çocuğun hatırasını taşırdı.
O yüzden bu soruya sadece “bir” diyemeyiz.
Her uçağın içinde görünmez bir kalabalık vardır.
Katsuo’nun Son Satırları
Aya, yıllar sonra Katsuo’nun defterini buldu.
Son sayfada sadece bir cümle yazılıydı:
“Uçak bir kişilikti, ama karar milyon kişilikti.”
Aya o satırı okuduğunda ağladı; çünkü anlamıştı. Gerçek cesaret, ölmek değil, anlamaktı.
Anlamaya cesaret eden insan, savaşın gürültüsünde bile insanlığın sesini duyar.
Okuyucuya Soru
Belki şimdi seninle konuşma sırası bende.
Sence “kamikaze kaç kişilik?”
Bir pilotun bedeni mi, bir ulusun gölgesi mi, yoksa insanlığın içindeki korkunun yankısı mı?
Yorumlara yaz. Çünkü bu hikâye yalnızca Katsuo’nun değil; anlamak isteyen herkesin hikâyesi.
Ve belki de cevap, kelimelerin arasında bir yerde saklı:
Hiçbir uçak tek kişilik değildir.